İşçinin Sır Saklama Yükümlülüğü

Anasayfa » İş Hukuku » İşçinin Sır Saklama Yükümlülüğü

İŞÇİNİN SADAKAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ

İş Sözleşmesi karşılıklı borç ve yükümlülükler içeren bir sözleşme olup bu sözleşmede işçiye yüklenen borçlardan biri de işçinin işverene olan sadakat borcudur. İş sözleşmesinin karşılıklı güven ilişkisine dayanması işçinin sadakatle davranması gereğini ortaya çıkarmıştır.

İşçi, hizmet sözleşmesi devam ederken hatta hizmet sözleşmesinin sona ermesinden sonra bile sadakat borcuna uygun davranmalıdır. Sadakat borcu ,işçinin işverenin  emri altında iken iş sözleşmesindeki kişisel ilişkinin doğurduğu özellik gereğince işverene içtenlikle bağlanması, işverenin özellikle ekonomik menfaatlerinin korunması ile işçinin zarar ve ziyan doğuracak davranışlardan kaçınması olarak tanımlanmaktadır.6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 396.maddesinde Sadakat Borcu;

“II. Özen ve sadakat borcu

İşçi, yüklendiği işi özenle yapmak ve işverenin haklı menfaatinin korunmasında sadakatle davranmak zorundadır.

 

İşçi, işverene ait makineleri, araç ve gereçleri, teknik sistemleri, tesisleri ve taşıtları usulüne uygun olarak kullanmak ve bunlarla birlikte işin görülmesi için kendisine teslim edilmiş olan malzemeye özen göstermekle yükümlüdür.

 

İşçi, hizmet ilişkisi devam ettiği sürece, sadakat borcuna aykırı olarak bir ücret karşılığında üçüncü kişiye hizmette bulunamaz ve özellikle kendi işvereni ile rekabete girişemez.

 

İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.” Şeklinde düzenlenmiştir.  Kanun maddesinden de anlaşılacağı üzere Sadakat borcu; özen borcu, sır saklama borcu ve rekabet etmeme borcu gibi birden fazla borcu içinde barındıran bir üst yükümlülüktür. Bu yazıda daha çok işçinin sır saklama ve rekabet etmeme borcu üzerinde durmaya çalışacağız.

 

İŞÇİNİN SIR SAKLAMA BORCU

İşçinin sır saklama borcu genel anlamıyla işçinin işverene ait iş ve işletmeye ilişkin saklanması gereken bilgileri başkalarıyla paylaşmama borcudur.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 396.maddesinin 4. fıkrasında  sır saklama yükümlülüğü  “İşçi, iş gördüğü sırada öğrendiği, özellikle üretim ve iş sırları gibi bilgileri, hizmet ilişkisinin devamı süresince kendi yararına kullanamaz veya başkalarına açıklayamaz. İşverenin haklı menfaatinin korunması için gerekli olduğu ölçüde işçi, hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da sır saklamakla yükümlüdür.” Şeklinde tanımlanmıştır.

Burada açıklığa kavuşturulması gereken nokta nelerin İş sırrı kabul edileceğidir.

İŞ SIRRI NEDİR?

  • İş veya işyeri ile ilgili bulunan,
  • Üçüncü kişiler tarafından bilinmeyen,
  • Kamuya mal olmamış ve aleniyet kazanmamış,
  • Ancak işyerinde çalışan kişilerce bilinebilen,
  • İşverenin de başkaları tarafından öğrenilmesini istemediği,
  • Saklı kalmasında haklı bir menfaatinin bulunduğu,
  • Basitçe ve kolayca öğrenilemeyecek her türlü bilgidir.

Bu sırların içinde sadece üretim sırları değil o işletmenin satış pazarlama teknikleri, reklam ,tanıtım çalışmaları, Arge çalışmaları gibi sırlarda bulunmakta olup bazı işyerlerinde işçi ile iş sözleşmesi imzalanırken gizlilik sözleşmesi de imzalanmaktadır.

SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ NE KADAR SÜRER?

6098 sayılı Borçlar Kanununun 396.maddesine göre işçinin sır saklama yükümlülüğü hizmet ilişkisi sırasında devam edeceği gibi, işverenin menfaatinin gerektiği durumlarda hizmet ilişkisinin sona ermesinden sonra da devam eder. İşçinin bu yükümlülüğünün ne kadar süreceği doğruluk ve dürüstlük kurallarına göre belirlenecektir. İşçinin önceki iş yerinde edindiği tecrübeleri başka bir işyerinde kullanması bu yasak kapsamında değerlendirilemez.

İŞÇİNİN SIR SAKLAMA YÜKÜMLÜLÜĞÜNÜ İHLAL ETMESİNİN SONUÇLARI NELERDİR?

  1. İşveren, işçi tarafından sır saklama borcunun ihlal edilmesi durumunda işçinin iş akdini İş Kanunu 25. maddenin 1. fıkrasının (II) numaralı bendinde yer alan ‘ahlak ve iyi niyet kurallarına’ aykırılıktan haklı nedenle feshedebilir.
  2. İşveren, işçinin işbu eylemleri sebebi ile uğramış olduğu zararları ispat edebildiği ölçüde maddi ve manevi tazminat talep edebilir.
  3. Ayrıca işçinin sır saklama yükümlülüğünü ihlal etmesi halinde TCK 239. Madde uyarınca cezai sorumluğu yoluna da gidilebilecektir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 239. Maddesinde  “(1) Sıfat veya görevi, meslek veya sanatı gereği vâkıf olduğu ticari sır, bankacılık sırrı veya müşteri sırrı niteliğindeki bilgi veya belgeleri yetkisiz kişilere veren veya ifşa eden kişi, şikayet üzerine, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Bu bilgi veya belgelerin, hukuka aykırı yolla elde eden kişiler tarafından yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi halinde de bu fıkraya göre cezaya hükmolunur. (2) Birinci fıkra hükümleri, fenni keşif ve buluşları veya sınai uygulamaya ilişkin bilgiler hakkında da uygulanır. (3) Bu sırlar, Türkiye’de oturmayan bir yabancıya veya onun memurlarına açıklandığı takdirde, faile verilecek ceza üçte biri oranında artırılır. Bu halde şikayet koşulu aranmaz. (4) Cebir veya tehdit kullanarak bir kimseyi bu madde kapsamına giren bilgi veya belgeleri açıklamaya mecbur kılan kişi, üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır.” Şeklinde düzenleme getirilmiştir.

Bu madde kapsamında suçun oluşabilmesi için bilginin ticari veya müşteri sırrı olup olmadığının mahkeme tarafından, gerekirse uzman bilirkişiler marifetiyle tespit edilmesi ve bu bilginin yetkisiz kişilere verilmesi gerekir.

Buna ilişkin Yargıtay 15. Ceza Dairesinin         2017/6957 E.  ,  2019/3420 K. da “ -Sanık hakkında kişisel verileri hukuka aykırı olarak kaydetme suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan temyiz başvurusunun incelenmesinde;

Sanığın katılan şirkette elektronik işçisi olarak çalıştığı, ancak suç tarihinde problemli olarak işten ayrıldığı, ayrılmadan önce katılan firmanın bilgisayarında bulunan şirket ile alakalı gizli bilgileri hard diskine kopyalayarak iş yerinden ayrıldığının iddia ve kabul edildiği olayda; Katılanın iddiaları, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, sanık tarafından katılan firmanın bilgisayarından, kendi hard diskine kaydettiği bilgilerin TCK 135/1. madde kapsamında düzenlenen ‘Kişisel veri’ niteliğinde olmadığı, bu bilgilerin aynı yasanın 239/1. madde kapsamında düzenlenmiş olan ‘Ticari sır’ niteliğinde olduğu, bu suçun oluşması için de ticari sır niteliğindeki bilgi veya belgelerin yetkisiz kişilere verilmesi veya ifşa edilmesi ile oluşacağı, olaya konu ticari sır niteliğinde ki bilgilerin veya belgelerin, sanık tarafından yetkisiz kişilere verildiği veya ifşa edildiğine yönelik bir iddianın bulunmadığı gibi, bu konuda teşebbüs aşamasına gelmiş her hangi bir girişime ilişkin delilin olmadığı, bu nedenle sanığın suç kastı ile hareket ettiğine dair cezalandırılabilmeleri için her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı deliller elde edilemediğinden üzerine atılı suçun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeksizin, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine hükmedilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 04/04/2019 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.” şeklinde karar vermiştir.

İŞÇİNİN REKABET ETMEME BORCU

İşçinin sadakat borcu kapsamında diğer bir yükümlülüğü de işvereniyle rekabet etmeme borcudur. İş hukukunda rekabet yasağı, iş sözleşmesi devam ederken ve iş sözleşmesi sona erdikten  sonra rekabet etmeme borcu olarak iki şekilde incelenmelidir. İş sözleşmesi devam ederken işçinin işverenle rekabet yasağının kaynağını sadakat borcu oluşturmaktadır. İşçinin bu borcu iş sözleşmesinin sona ermesiyle ortadan kalkacaktır. Ancak bu borcun devam etmesi isteniyorsa ya iş sözleşmesine bu konuda bir şart konmalı ya da ayrı bir rekabet yasağı sözleşmesi imzalanmalıdır.

İşçinin rekabet etmeme borcu TBK 444. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. TBK 444.maddesinde ki düzenleme şu şekildedir. “Fiil ehliyetine sahip olan işçi, işverene karşı, sözleşmenin sona ermesinden sonra herhangi bir biçimde onunla rekabet etmekten, özellikle kendi hesabına rakip bir işletme açmaktan, başka bir rakip işletmede çalışmaktan veya bunların dışında, rakip işletmeyle başka türden bir menfaat ilişkisine girişmekten kaçınmayı yazılı olarak üstlenebilir.

Rekabet yasağı kaydı, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerlidir.” Rekabet yasağı şartının ya da  rekabet yasağı sözleşmesinin geçerliliğinden bahsedilebilmesi için bir kısım koşulların var olması ve ayrıca işçinin ekonomik geleceğini korumak adına sınırlandırılması gerekmektedir.

Rekabet Yasağının Geçerlilik Şartları Nelerdir?

Rekabet yasağı şartının ya da sözleşmesinin geçerli olabilmesi için, işçinin korunması ilkesi gereği, bazı koşulların  bir arada olması gerekmektedir. Bu şartlar aşağıda belirtilmiştir.

1.Geçerli bir iş sözleşmesinin olması şartı; geçerli bir rekabet yasağı kaydı yahut sözleşmesinden bahsedilebilmesi için öncelikle taraflar arasında geçerli bir iş sözleşmesinin kurulmuş olması gerekmektedir.

2.Ehliyet şartı; sözleşmeyi yapan işçinin fiil ehliyetine sahip olması gerekmektedir. Türk Medeni Kanunu’na göre, ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan her ergin kişinin fiil ehliyetine sahip olduğu kabul edilmektedir.

3.Şekil şartı; Kanunda da belirtildiği üzere rekabet yasağı şartının yahut sözleşmesinin adi yazılı şekilde yapılması gerekmektedir.

4.İşverenin korunmaya değer haklı bir menfaatinin bulunması şartı; Borçlar Kanunu 444. Maddesinin 2. Fıkrasına göre, rekabet yasağı kaydının, ancak hizmet ilişkisi işçiye müşteri çevresi veya üretim sırları ya da işverenin yaptığı işler hakkında bilgi edinme imkânı sağlıyorsa ve aynı zamanda bu bilgilerin kullanılması, işverenin önemli bir zararına sebep olacak nitelikteyse geçerli olacağı kabul edilmiştir. Bu kapsamda, rekabet yasağı sözleşmesinin geçerli olabilmesi için işçinin, iş sözleşmesinin konusu olan işin yapılmasıyla işverenin müşterilerini ve/veya işle ilgili sır niteliğinde olan özel bilgileri öğrenecek durumda olması ve bu bilgilerin iş sözleşmesi sona erdikten sonra işveren ile aynı alanda kullanılmasının işverene önemli derecede zarar verebilecek nitelikle olması gerekmektedir

5.İşçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürülmemesi şartı; rekabet yasağı kaydı veya sözleşmesinin geçerli olabilmesi için bir diğer şart işçinin ekonomik geleceğinin tehlikeye düşürülmemesi gerekmektedir. Bu kapsamda rekabet yasağı kaydı veya sözleşmesinin; yer, zaman ve konu bakımından sınırlandırılması gerekmektedir. Bu husus TBK 445. Madde de düzenlenmiştir. Bu düzenleme şu şekildedir.

“Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz.

Hâkim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir.”

Rekabet Yasağının Süresi Ne Kadardır?

Kanunda rekabet yasağı kaydı veya sözleşmesinin özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı düzenlenmiştir. Bu kapsamda rekabet yasağı sş

Bizimle İletişime
Geçin

İletişim