TBK VE TKHK KAPSAMINDA AYIP TÜRLERİ
1.Maddi Ayıp
Maddi ayıp, satılan malın fiziksel, işlevsel ve yapısal özellikleriyle ilgili olan nitelik eksikliği olarak tanımlanabilir . Satılan malın şekil, renk, görünüm gibi fiziksel, kimyasal ve teknik durumunu etkileyen ayıplar, maddi ayıplardır. Maddi ayıba en çok verilen örnekler satılan malın ezik, çürük, yırtık, kırık, bozuk, çatlak, lekeli vb. olmasıdır. Taşınmaz mallar açısından ise dairenin rutubetli olması, elektrik tesisatının yanlış döşenmesi, su tesisatının sızdırması, taşınmazın çığ bölgesine inşa edilmesi gibi hallerde maddi ayıp söz konusu olur. Satış sözleşmesinin borcunun cins borcu olması halinde satıcı, ortalama nitelikte bir mal teslim ederek borcunu ifa edebilir. Ortalamadan aşağı nitelikte bir malın teslimi konusu ise satıcının ayıptan doğan sorumluluğu doğar. Parça borcunda ise malın nitelikleri özel olarak belirlendiği için bu niteliklerin eksik olması durumunda mal ayıplı olur .
2.Ekonomik Ayıp
Satılan malın, alıcının beklediği verimi veya geliri getirememesi halinde ekonomik ayıp söz konusu olur. Bir başka ifadeyle alıcının maldan beklediği yararlanma ve kullanma olanağını azaltan, malın ekonomik değerini düşüren, özellikle satılan şeyin verimini, getirdiği kârı, vergiden muafiyetini vb. niteliklerini etkileyen eksiklikler ekonomik ayıptır. Örneğin, aracın belirtilen oranın %100’ünden daha fazla yakıt tüketmesi, bulaşık makinesinin bulaşıkları iyi temizleyememesi, taşınmaz malın enerji kimlik belgesinin olmaması, satıcının satılan malın belli bir miktarda kira getireceğini söylediği halde beklenen kira gelirinin elde edilememesi gibi durumlarda ekonomik ayıp söz konusu olur. Yargıtay da bir kararında ekonomik ayıbı, “satılan mal veya hizmetin verimi, getirdiği kâr, vergiden muafiyeti veya gizli ücretlendirilmesi gibi iktisadi vasıfların eksik veya ayıplı olması” olarak tanımlamıştır .
3.Hukukî Ayıp
Satılan maldan alıcının yararlanmasını veya tasarruf etmesini engelleyen ya da azaltan, hukuk kurallarından kaynaklanan yasaklar veya sınırlamalardan doğan eksiklikler hukukî ayıp olarak tanımlanmıştır . Başka bir ifadeyle, alıcının, satılan maldan tam olarak yararlanmasını engelleyen hukuk normları mevcutsa, bu durumda hukukî ayıp söz konusu olur. Hukukî bir ayıbın bulunmasının şartı, alıcının, satılan maldan yararlanmasını engelleyen yasaklamaların veya sınırlamaların, herkes için bağlayıcı, objektif bir hukuk kuralından kaynaklanması gerekir. Örneğin, iskân izni bulunmayan bir konutun satılması, inşaat veya imar izni bulunmayan bir arsanın satılması, inşaatın uygun olmaması sebebiyle kullanılamaması, kullanımı yasak olan malların satılması, satılan mala gümrükte el koyulması gibi hallerde hukukî ayıp söz konusudur.
Yargıtay bir kararında satılan taşınmazın bulunduğu yerin orman alanları ile ihtilaflı alan lejantına alınmasının hukukî ayıp olduğunu belirtmiştir .
Yargıtay 13. HD, 2015/28311 E. ve 2015/35520 K.: “…Borçlar Kanunu’nun 219. maddesi uyarınca satıcı, alıcıya karşı herhangi bir suretle bildirdiği niteliklerin satılanda bulunmaması sebebiyle sorumlu olduğu gibi, nitelik veya niteliği etkileyen niceliğe aykırı olan, kullanım amacı bakımından değerini ve alıcının ondan beklediği faydaları ortadan kaldıran veya önemli ölçüde azaltan maddi, hukuki ya da ekonomik ayıpların bulunmasından da sorumlu olur. Satıcı, bu ayıpların varlığını bilmese de bile onlardan sorumludur. Somut olayda davacı tarafından satın alınan taşınmazın bulunduğu yerin orman alanları ile ihtilaflı alan lejantına alındığı hususu tartışma konusu değildir. Davalının taşınmazı hukuki ayıplı olarak sattığı anlaşılmaktadır…”
Satılan mal üzerinde üçüncü bir kişinin üstün hakkı bulunması sebebiyle alıcının satılan malı tam olarak kullanamaması durumunda hukukî ayıp değil, zapt söz konusu olur. TBK md. 214 vd.’da satıcının zapttan sorumluluğu, ayıptan doğan sorumluluğundan ayrı olarak düzenlenmiştir. Satış sözleşmesi kurulduğu anda mevcut olan bir hak sebebiyle üçüncü kişinin, satılan malın tamamını veya bir kısmını alıcının elinden alması durumunda zapttan sorumluluk meydana gelir.
Dolayısıyla üçüncü bir kişinin üstün bir hakka dayanarak satılana el koyması veya alıcının ondan yararlanmasını engellemesi halinde zapttan doğan sorumluluk hükümlerine; alıcının, satılan malı objektif bir hukuk kuralı sebebiyle kullanamaması halinde ayıptan doğan sorumluluk hükümlerine başvurulur. Zapttan doğan sorumluluğun temelinde öznel bir hak varken, hukukî ayıbın temelinde nesnel bir kamu hukukunun sınırlaması mevcuttur. Dolayısıyla zaptın etkisi hak sahibinin hakkından feragat etmesi veya alıcıya icazet vermesi ile ortadan kaldırılabilirken, hukukî ayıpta nitelik eksikliği tarafların beyanıyla giderilemez.
Hukukî ayıp ile zapt arasındaki farklardan biri de hukukî ayıbın kamu hukuku, zapttan doğan sorumluluğun özel hukuk kaynaklı olmasıdır. Bunun yanında olması gereken hukuk açısından zapt halinin de sözleşmeye aykırılık olarak değerlendirilmesi gerektiği görüşü doktrinde dile getirilmektedir. Hukukî ayıp ile hukukî imkânsızlığın da birbirinden ayrılması gerekir. Örneğin, sözleşmenin kurulduğu sırada ihraç edilmesi ya da ithal edilmesi yasak olan bir malın satışında hukukî imkânsızlık vardır. TBK md. 27 uyarınca böyle bir sözleşme hükümsüzdür.