EŞLER ARASINDAKİ YASAL MAL REJİMİ TEK TARAFLI OLARAK DEĞİŞTİRİLEBİLİR Mİ?
Kural olarak eşler evlenirken kendi aralarında ayrı bir mal rejimini seçmemişlerse yasa gereği edinilmiş mal rejimine tabi olurlar. Eşler kural olarak yasal mal rejiminden tek taraflı olarak dönemezler. Mal rejimini değiştirebilmeleri için kendi aralarında anlaşmaları ve yeni bir mal rejimi sözleşmesi yapmaları gerekir.
Ancak mevcut mal rejiminin devamının eşlerden birinin beklenen hakkına zarar vermesi halinde, bu eşe TMK m. 206 ile mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüştürülmesini talep hakkı verilmiştir. Kanunun da ki düzenleme aşağıda ki şekildedir.
Madde 206 – Haklı bir sebep varsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebilir.
Özellikle aşağıdaki hallerde haklı bir sebebin varlığı kabul edilir:
1. Diğer eşe ait malvarlığının borca batık veya ortaklıktaki payının haczedilmiş olması,
2. Diğer eşin, istemde bulunanın veya ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürmüş olması,
3. Diğer eşin, ortaklığın malları üzerinde bir tasarruf işleminin yapılması için gereken rızasını haklı bir sebep olmadan esirgemesi,
4. Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,
5. Diğer eşin sürekli olarak ayırt etme gücünden yoksun olması.
Eşlerden biri ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun ise, onun yasal temsilcisi de bu sebebe dayanarak mal ayrılığına karar verilmesini isteyebilir.
Kanunun metninden anlaşılacağı üzere sayılan bu sebepler kanunda yazılanlarla sınırlı değildir. Hakim her somut olayda haklı bir nedenin var olup olmadığını değerlendirecektir. Yargıtay kararları incelendiğinde, örneğin ortak birikim ile alınan evin veya arabanın eşin rızası ve bilgisi dışında satılması, diğer eşe haber vermeden aileyi etkileyecek ekonomik kararlar alınması, eşlerden biri hakkında ceza ve tazminat davaları açılması vs. gibi sebepler haklı neden olarak kabul edilmiştir.
HAKLI NEDENİN KABULÜ HALİNDE MAHKEME NE KARAR VERECEKTİR?
TMK 206. Madde gereğince dava açan eş tarafından haklı nedenin varlığı kabul edilirse, mahkeme eşler arasındaki mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verir. Kararın kesinleşmesi ile birlikte eşler arasındaki mevcut mal rejimi dava tarihinden itibaren kendiliğinden sona erer ve eşler mal ayrılığına geçmiş sayılır.
ÖRNEK YARGITAY KARARI
Davacı koca 31.12.2002 tarihinde açtığı dava ile; karısıyla ayrı yaşadıklarını, boşanmaya kararlı olduğunu, katılma rejiminin kendisi için külfet getireceğini ileri sürerek, eşiyle aralarındaki mal rejiminin 1.1.2002 tarihinden itibaren “Mal Ayrılığı Rejimi” olduğuna karar verilmesini istemiştir.
Dosyadaki kanıtlara göre; tarafların 1985 yılında evlendikleri, davacı kocanın 15.11.2000 tarihinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması nedenine dayanarak açtığı boşanma davasının; başka kadınla ilişkisi bulunduğu ve karısını dövmesi nedeniyle tam kusurlu bulunarak reddedildiği, bu kararın 29.1.2002 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Kocanın devlet memuru olarak çalıştığı, düzenli geliri ve taşınmaz malı bulunduğu, davalı kadının ise ev hanımı olduğu, geliri ve malvarlığının bulunmadığı da dosya kapsamıyla sabittir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun yürürlüğe girdiği 1.1.2002 tarihinden önce evlenmiş eşler arasında; 1.1.2002 tarihine kadar, daha önceden tabi oldukları mal rejimi devam eder. Eşler, 1.1.2002 tarihinden başlayarak başka bir mal rejimini seçmedikleri taktirde, 1.1.2002 tarihinden geçerli olmak üzere, yeni kanunun yasal mal rejimi olarak kabul ettiği “Edinmiş Mallara Katılma Rejimini” seçmiş sayılırlar (4722 Sayılı Kanun m. 10/1).
Eşler arasındaki mat rejimi; eşlerden birinin ölümü, evliliğin iptali, boşanma başka bir mal rejiminin kabulüyle sona ereceği gibi mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi hallerinde, dava tarihinden geçerli olmak üzere sona erer.(TMK. m. 206, 225).
Temyiz İncelemesine konu olan davada; mahkeme kararıyla mal ayrılığı rejimine geçilmesini (TMK. m. 206) isteyen davacı, diğer eşin malvarlığının borca batık olması, ortaklıktaki payının haczedilmiş olması ve benzeri sebeplerden biriyle ortaklığın menfaatlerini tehlikeye düşürdüğünü kanıtlayamamıştır. Tek başına, eşlerin fiilen ayrı yaşıyor olmaları Türk Medeni Kanununun 206. maddesi uyarınca haklı sebep olarak yorumlanıp mal ayrılığına geçilmesine karar verilmesi için yeterli değildir. Bunun kabulü; kendi kusurlu davranışıyla ayrı yaşamaya neden olan eşin; diğer eşin ileride doğabilecek katılma alacağı hakkını ortadan kaldırmasına olanak tanımak sonucunu doğurur. Bu ise, hiç kimsenin kendi kusurlu davranışıyla kendi lehine sonuç elde edemeyeceğine yönelik temel hukuk ilkesine aykırı olur.
Açıklanan nedenlerle kanıtlanamayan davanın reddi gerekirken yazılı olduğu şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. 2. Hukuk Dairesi 2005/3039 E., 2005/6149 K.
“ Davacı … vekili, evlilik birliği içinde tarafların ortak gelirleri ile arsa alınıp üzerine beş katlı bina yapılarak tapuda bu taşınmazın davalı adına tescil edildiğini, tarafların fiilen on yıldan fazla süredir ayrı olup davacının Türkiye’de davalının ise yurtdışında yaşadığını, evliliğin kayden devam ettiğini, taşınmazdaki dairelerin ve dükkanların davacı tarafından kiraya verilmesine davalı tarafça engel olunduğunu ve kira gelirlerinin tamamının davalı tarafından alındığını, davacının ise emekli maaşı ile geçinmeye çalıştığını izah ederek taraflar arasında mal ayrılığı rejimine geçilmesini ve taşınmazın 1/2 hissesinin davacı adına tescilini talep etmiştir.
Davalı … vekili, ortada henüz bir boşanma davası bulunmadığını, tarafların evli olduklarını, davalının uzun yıllar yurt dışında çalışması ile arsayı satın alıp üzerine binayı inşa ettirdiğini, davacının hiçbir katkısı olmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taraflar arasında evliliğin halen sürdüğü, edinilmiş mallara katılma rejiminde eşler ayni mal talep edemeyeceklerini ve yasadan doğan alacak hakkı bulunduğunu, öte yandan TMK’nun 206 maddesinde de haklı bir sebebinin varlığı halinde eşlerden birinin istemi üzerine mal rejiminin mal ayrımına dönüşmesine karar verileceği hüküm altına alındığını, ancak davacı tarafından dosyaya haklı bir neden sunulmadığını, özellikle Yargıtay uygulamaları dikkate alındığında eşlerin edinilmiş mallara katılma rejiminde ayni mal talebine ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerektiği, eşin ancak bir alacak hakkı olduğunun açıkça belirtildiğini, bu nedenle tapu iptali ile 1/2’sinin davacı adına tesciline ilişkin davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Maddi olayları ileri sürmek taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve uygulanacak kanun maddelerini belirlemek hakime aittir (6100 sayılı HMK m. 33). İddianın ileri sürülüş şekline göre dava, TMK 206. maddesi uyarınca olağanüstü mal rejimine geçiş ve mal rejiminin tasfiyesi ile tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir. TMK 206. maddesinde haklı bir sebep varsa hakimin, eşlerden birinin istemi üzerine, mevcut mal rejiminin mal ayrılığına dönüşmesine karar verebileceği düzenlenmiştir.
Mahkemece; yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş ise de dosya kapsamının hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır. Davacı taraf; dava ve cevaba cevap dilekçelerinde 1986 yılında eşindende katkı alarak kendi parası ile satın aldığı ve inşaatını yaptığı taşınmazın tapusunun davalı adına tescil edildiğini, yine davacı tarafından 1994 yılından itbaren arsa üzerine inşa edilen taşınmazın inşaat bedelleri ödendiğini, tarafların uzun yıllardır ayrı yaşadıklarını, dava konusu taşınmazdaki dükkanların ve dairelerin kira gelirlerinin davalı tarafından alındığını açıklayarak mal ayrılığı rejimine geçilmesini ve davacının büyük emeklerle çalışmasının karşılığı olarak aldığı ve inşa ettirdiği bu taşınmazın 1/2 tapu kaydının davacı adına tescilini talep etmiştir. Dosya kapsamı incelendiğinde davacı tarafça bildirilen tanıklar dinlenmesine rağmen; davacının talebinin, özellikle TMK 206/4 bendindeki ” Diğer eşin, istemde bulunan eşe malvarlığı, geliri, borçları veya ortaklık malları hakkında bilgi vermekten kaçınması,” koşulların somut olayda gerçekleşip gerçekleşmediği ayrıntısı ile sorulup tutanağa geçirilmeyerek karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş, davacı tanıkları yeniden usulüne uygun şekilde dinleyerek tanıklardan davacı tarafın iddia ettiği hususların ayrıntılı olarak sorulup belirlenmeye çalışılması, 1965 yılında evlenen tarafların uzun yıllardan beri ayrı ülkelerde yaşıyor oldukları ve TMK 206 maddesindeki haklı sebeplerin örnekleme yoluyla sayıldığı gözetilerek davacı tarafın ilk talebi olan mal ayrılığı rejimine geçiş hakkında öncelikle karar verilmesi, oluşacak kanaate göre de tasfiye isteği hakkında olumlu olumsuz bir karar verilmesidir. Mahkemece, yazılı şekilde eksik araştırma ve inceleme hüküm tesisi bozma nedeni yapılmıştır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA” 8. Hukuk Dairesi 2016/12480 E. , 2018/2048 K.